Serenad, Zülfü Livaneli’nin şüphesiz en iyi kitaplarından biri diyerek söze başlamak istiyorum.
Zülfü Livaneli, kusursuz romancılığının en temel niteliklerinden birini yine başrolde tutarak, toplumsal tarihlerin karmaşıklığını bir araya getirip belli bir dengede kavuşturmayı başarmış ve muhteşem bir roman ortaya çıkarmış.
Sürükleyici serüven, İstanbul üniversitesinde halkla ilişkiler yürüten Maya Duran’ın, Amerika’dan gelen Alman asıllı Profesör Maximilian Wagner’i karşılamasıyla başlar.
Profesörün gelişiyle Maya kendini hiç beklemediği serüvenlerin içerisinde bulur. Katları tek tek açılan aile geçmişi, tarihin tozlu sayfalarında bekleyen ulu bir aşk hikayesi Maya Duran’ı ısrarla kendine doğru çeker…
Okuyucuyu bir çırpıda kendine bağlayan roman, birçok konuya da aydınlık getiriyor. Pek az kişinin bildiği ‘Mavi Alay’ ve bunun içerisinde yer alan tutkulu bir aşkın maviliklere gömülmesi… Livaneli, tek bir konuya değinmiyor, her ne olursa olsun sebepsizce can verenin ‘insan’ olduğunu bizlere her satırda hatırlatıyor. Ne Yahudi, ne Müslüman, ne de Katolik… Savaşların kurban aldığı canların kimliğini değil, hepsinin birer insan olduğunu çarpıyor yüzümüze.
Keyifli okumalar…