Mukaddes Silsile

Pencereme çiseleyen yeşil koku… Hangi cihetten okşar saçlarımı? Gönlümü hoş etmeye çalışan seda, hangi memleketten? Selâ vaktine gömülü icabete denk gelir mi duamız, gözlerimiz muhatap kılar mı birbirlerini? 

Tomurcuk hazneleri güzden beridir dalındaydı, baharın nazını çekmekten de usanmazdı. Bahar, göğsünde bohçasıyla her beldeyi sevgili kılardı kendine. Alemin muhtelif zaviyelerini hoş ederken, yokluğunu gece kıldığı vatan, bozkıra doymuştu. Nefesimden ürken üç tatlı can. Sırlar! Hepimiz birilerinin sırlarıyız. Bahar, bozkırın sırrı. Sema, arzın ve kader duanın sırrı. Karnımı doyurmaya yetmeyen satırlar, gönlümü taşırıyor. Gözlerimi kapatıp, akan rüzgarın yanağımı okşamasına müsaade ediyorum. Zerre haddi aşacak olursa, akıbetinden bu yağmur mesul. Akan ırmağın önünü alamıyorum. Balkonum, karşı apartmanın kavgasını alamayacak kadar sığ. Işıklarını yakıyorlar vakitsizce, alevleriyle ısınıyorum penceremden. Tüm griliğine rağmen hanelerindeki sabi rayihasına talibim. Ve talibiz membaı gönül olan sözleri işitmeye. Ağaran gözlerine gece gelmiş, yorulayazmışsın. Binbir iplikle işlediğin dantel kıymetinde sözlerini sırtlamışsın, yolcu gibisin. 

Sana çıkan yolda bir yol daha çıktı karşıma ve o yolda bir yol daha. Demirlere zincirlenmiş mukaddes silsile. Bir gülü koklamak, bir çocuk cıvıltısı kadim gönüllerin tecdidine kâdirdir. İnsan da inanmaya kâdir. Öyle ki, sorgusuz aldığı nefes bu inanca dahildir. Sancılı vaadlerin leylaklara büründüğü gece, seherin kollarında son bulurken ümidim tekrar ilk kez doğacak. 

Şerhe muhtaç birkaç kelime;

  • Cihet: Yön, taraf
  • Belde: Köy (yerleşim yeri)
  • Muhtelif: Farklı 
  • Zaviye: Köşe
  • Sema: Gökyüzü 
  • Arz: Yer 
  • Rayiha: Koku 
  • Memba: Kaynak 
  • Silsile: Zincir 
  • Kadim: Eski 
  • Tecdid: Yenilenme

6 COMMENTS

LEAVE A REPLY

Bir yorum girin
Adınız

Exit mobile version