Müslüm Gürses Akbaş

Gerçek adı Müslüm Akbaş olan Müslüm Gürses, 7 Mayıs 1953’te Şanlıurfa’nın Halfeti ilçesinin Fıstıközü köyünde, tarım işçileri Mehmet ve Emine Akbaş çiftinin ilk çocuğu olarak dünyaya geldi. Bir erkek ve bir kız kardeşi daha olan Müslüm Gürses’in ailesi, bir süre sonra Adana’ya göç etti.

Arabesk müziğin güçlü seslerinden olan ve daha çok ‘Müslüm Baba’ olarak anılan Müslüm Gürses, şarkıcılığa 1965 yılında, küçük yaşta Adana’da bir çay bahçesinde şarkılar söyleyerek başladı.

Terzi çıraklığı ve kunduracılık yaptı, o yıllarda bir gazinoda sahneye çıktı. Ayrıca ilkokuldan mezun olduktan sonra 14 yaşındayken, 1967 yılında Adana Aile Çay Bahçesi’nde düzenlenen yarışmaya katıldı ve birinci oldu. Soyadını “Gürses“ olarak değiştirdi.

1967 yılından itibaren TRT-Adana-Çukurova Radyosunda da her hafta cumartesi günü canlı olarak türküler söyledi. 1968 yılından itibaren piyasaya ilk 45’likleri çıkarmaya başladı. İlk plağı 1968 tarihli “Emmioğlu/Ovada Taşa Basma” plağıdır ve Ömür Plak , Adana basımıdır. Ömür Plak ile toplam 4 adet 45’lik yaptı.

İstanbul’a gelen Gürses, Selahattin Sarıkaya’nın sahibi olduğu Sarıkaya Plak ile 2 adet 45’lik Plak yaptı: “Giyin Kuşan Selvi Boylum/Hayatımı Sen Mahvettin” ile “Gitme Gel Gel/Haram Aşk”.

Daha sonra 1969 yılında yine İstanbul’da Palandöken firması ile çıkış parçası olan “Sevda Yüklü Kervanlar’ı içeren “Sevda Yüklü Kervanlar/Vurma Güzel Vurma” isimli 45’lik Plağı çıktı. Bu plak tam 300.000 adet satarak rekor kırdı.

Gürses, bu plaktan sonra askerliğini yaptı, tekrar İstanbul’a gelerek aynı firmada plaklarını çıkarmaya devam etti. Palandöken firması ile tam 13, sonra Bestefon firmasi ile tam 4, daha sonra Hülya Plak ile tam 15 ve nihayet Çın Çın Plak ile tam 2 adet 45’lik plak yaptı.

ŞARKILARINDAKİ GİBİ BİR HAYAT YAŞADI

Müslüm Gürses, yoksul bir ailenin çocuğu olarak başladığı hayat serüvenin sonunda, kendisine “Müslüm Baba” diye seslenen çok sayıda sevenini gözü yaşlı bıraktı.

Tedavi gördüğü hastanede bugün vefat eden Müslüm Gürses, şarkılarındaki gibi “hüzünlü”, “acı”, “ızdırap”, “kader” denilebilecek olaylarla dolu bir yaşam geçirdi.

Kariyerinin büyük bölümünde “kenar mahalle”, “varoş” müziği yaptığı yönünde eleştirilere maruz kalan Gürses, hemen her türden müzisyenin ve müzikseverin saygısını kazanmış güçlü bir yorumcu, bir “fenomen” olarak hayata veda etti.

-Müslüm Akbaş olarak doğdu-

Gerçek adı Müslüm Akbaş olan Müslüm Gürses, 7 Mayıs 1953’te Şanlıurfa’nın Halfeti ilçesinin Fıstıközü köyünde, tarım işçileri Mehmet ve Emine Akbaş çiftinin ilk çocuğu olarak dünyaya geldi. Bir erkek ve bir kız kardeşi daha olan Müslüm Gürses’in ailesi, bir süre sonra Adana’ya göç etti.

İlkokuldan sonra eğitime devam edemeyen Gürses, terzilik öğrenmesini isteyen babasının karşı çıkmasına rağmen 15 yaşındayken Adana’da bir aile çay bahçesinde düzenlenen ses yarışmasına katılarak, birinci oldu. Müslüm Gürses, Halk Eğitim Merkezi’nde müzik derslerine katıldı.

Kendi deyimiyle “İşler iyi gitmediği için” çay bahçesinde türkü söylemeyi bırakan Gürses, terzi ve ayakkabı tamir atölyesinde çalışmayı sürdürdü. Bir arkadaşının referansıyla Adana’daki bir gazinoda yeniden türkü söylemeye başlayan sanatçı, mikrofonu bu kez bir daha bırakmadı. Müslüm Gürses, aile çay bahçelerinin yanı sıra Adana’da pavyonlarda sahne aldı.

-İki trajedi-

Şöhret basamaklarını tırmanmak için hazırlanan Müslüm Gürses, o günlerde annesi Emine Akbaş ile kardeşi Ahmet Akbaş’ı toprağa verdi. Öldürülen annesinin katili babası Mehmet Akbaş’tı. Müslüm Gürses, cezaevine giren babasıyla bir daha görüşmedi. Sanatçı, hayatının bu noktasıyla ilgili röportaj vermemeyi tercih ederken, cezaevinden çıkan babası Şanlıurfa’da yeni bir hayat kurdu. Müslüm Gürses, 2010 yılında 75 yaşında vefat eden babasının cenazesinde taziyeleri kabul etti.

-İlk plağı “Emmioğlu-Ovada Taşa Basma”-

TRT-Adana-Çukurova Radyosu’nda her hafta cumartesi günü canlı olarak türküler söylemeye başlayan Gürses, 1968 yılından itibaren piyasaya ilk 45’liklerini çıkarmaya başladı. İlk plağı 1968 tarihli “Emmioğlu-Ovada Taşa Basma” plağı oldu.

İstanbul’a giden Gürses’in, burada kaydettiği “Sevda Yüklü Kervanlar” adlı şarkısı geniş kitlelere ulaştı. Akbaş olan soyadı “Gürses” olarak değişirken, sanatçı, ikinci çıkışını, 1971 yılında “Ben İnsan Değil Miyim?” ile yaptı.

-Ağır trafik kazası geçirdi-

Gürses’in, 1978 yılında Tarsus’tan Adana’ya dönerken geçirdiği trafik kazasında, kendisinin içinde bulunduğu otomobili kullanan sürücü öldü. Öldüğü düşünülen Müslüm Gürses hastanede yaşama tutundu. Hayatı boyunca izlerini taşıyacağı kazada Gürses’in alnı ciddi biçimde zedelendi ve başına beynini koruyacak plaka takıldı. Bu kazadan dolayı koku alma duyusunu neredeyse tamamıyla yitirdi. İşitme duyusu da ciddi biçimde zarar gördü.

-Filmleri ağlattı-

İlk kez “İsyankar” 1979 yılında çekilen filmle kamera karşısına geçen Gürses, dönemin şarkılı filmlerine uygun bir çok uzun metrajlı filmde rol aldı.

“Adam öldürmeye hazırım ama cinayet işleyemem”, “Yumurtaya can veren Allah’ım yeşil biberi nasıl yarattın?” gibi repliklerin de olduğu bu filmlerde Müslüm Gürses, suça sürüklenen, alkolizmin batağına saplanmış gençleri, acı dolu hayat hikayelerini canlandırdı.

Kariyerinin son döneminde de bir çoğu komedi türündeki filmde, yardımcı oyuncu olarak göründü.

-Muhterem Nur’la evlendi-

Müslüm Gürses’in, sinema oyuncusu Muhterem Nur ile birlikteliği, kendisi için dönüm noktası oldu. 1982 yılında Adana turnesinde ilk tanışmalarında, “Sahneye ilk kim çıkacak” kavgası eden çiftin yolları, bir daha ayrılmadı.

Gürses, “Esrarlı Gözler” isimli şarkısını Muhterem Nur için beslediği söylendi. Muhterem Nur ise eşinin isteğiyle sanat yaşamını sonlandırırken, Müslüm Gürses’in en büyük destekçisi oldu.

-Müslümcüler-

Acıların olgunlaştırdığı Müslüm Gürses, “Müslüm Baba” lakabıyla anılırken, arabesk dünyasında, “Ferdiciler”, “Orhancılar” gibi, “Müslümcüler” ismiyle anılan, kendisine tutkuyla bağlı bir dinleyici kitlesi edindi.

Müslüm Gürses, şarkılarında, kendisini umutsuz, çaresiz hissedenlerin hislerine tercüman oldu. Bir röportajında Orhan Gencebay ile arasındaki farkı, “Orhan abi bizim pirimizdir. Orhan Gencebay, ‘Böyle gelmiş böyle gitmez’ diyor bizse ‘Böyle gelmiş böyle gider’ diyoruz” diyerek ifade etmişti.

Müslüm Gürses ve dinleyicileri, akademisyenler Caner Işık ve Nuran Erol’un, “Arabeskin anlam dünyası ve Müslüm Gürses örneği” isimli tez çalışmasına da konu oldu.

Gürses, 80’li yıllardan itibaren hemen her yıl birden fazla albüm çıkararak sevenlerini mutlu etti. “Benim meselem”, “Biz babadan böyle gördük”, “Esrarlı gözler”, “Usta”, “Şu dağlarda kar olsaydım”, “Tanrı istemezse” şarkılarının yer aldığı kasetler büyük beğeni topladı.

Konserlerine, zaman zaman kendilerini jiletle kesen marjinal grupların da görüntüleri yansıdı. Bursa’daki bir konserinde bıçaklanan Gürses, kendisini bıçaklayan hayranını affetti.

-Kariyerinin son dönemi-

Geçmişte arabesk şarkıların dışında, “Ötme Bülbül”, “Şu Diyarı Gurbet Elde”, “Haydar Haydar” gibi türkü ve deyişleri, “Seni Ben Ellerin Olsun Diye Mi Sevdim?”, “Söyleyemem Derdimi” gibi şarkıları kendi tarzında yorumlayan Müslüm Gürses, kariyerinin son döneminde, müzikal altyapılarına sadık kalarak seslendirdiği, pop ve rock şarkılarıyla geniş kitlelere ulaştı.

Güçlü yorumuyla, Bülent Ortaçgil’in “Sensiz Olmaz”, Nilüfer’in “Olmadı Yar”, Teoman’ın “Paramparça”, Yeni Türkü’nün “Olmasa Mektubun”, Tarkan’ın “İkimizin Yerine”, Kenan Doğulu’nun “Tutamadım Zamanı”, Sezen Aksu’nun “Vazgeçtim”, “Belalım”, Fikret Kızılok’un “Gönül”, Hümeyra’nın “Sessiz Gemi”, Şebnem Ferah’ın “Sigara” isimli şarkıları seslendirdi.

Müslüm Gürses, kendisine saygı ve sevgiyle yaklaşan yeni dinleyici kitlesiyle, “Rock İstanbul 2004” festivalinin de aralarında bulunduğu açık hava konserleriyle bir araya geldi.

Yazar Murathan Mungan’la “Aşk Tesadüfleri Sever” isimli albüme imza atan Müslüm Gürses, bu albümde, Mungan’ın Türkçe sözler yazdığı, David Bowie’den Garbage grubuna, Leonard Cohen’den Björk’e birçok yabancı müzisyenin bestesini başarıyla seslendirdi.

-Polemikler ve Müslüm Gürses-

Kendisine yönelik “Şarkıları insanları umutsuzluğa sevk ediyor” eleştirilerine, “Ne demişiz biz, bugün batarsa güneş yarın yeniden doğar”, “İnsanın hayatında neşenin yeri olduğu kadar hüznünde yeri olacaktır” diyerek bu görüşe karşı çıktı.

“Sınıf atladı” eleştirileri karşısında, sadık dinleyicilerine “Değişmedik. Özümüzde aynıyız. Müsterih olsunlar” şeklinde mesaj verdi.

Sanatçı Fazıl Say’ın arabesk kültürü hedef alan sözleri karşısında uzatılan mikrofona, Müslüm Gürses, “Sanatçı sevgili, saygılı olur. Asil azmaz, bal kokmaz, kokarsa yağ kokar, onun da aslı ayrandır” dedi.

Sanatçı Fazıl Say ise Müslüm Gürses’in hastalığı duyulduğunda, “En sert tartışmalarda en ağır sözleri karşılıklı söylemiş olsak bile, bu hayatta bambaşka müzik kulaklarımız, bambaşka gelecek hayallerimiz olsa bile, sonuçta bütün kavgalar da insanidir, bir insanın yaşama dönmesini istemek de insanidir, sonuçta insanız, ölümden değil, yaşamaktan yanayız, hayata dön Müslüm Baba” şeklinde mesaj yayımlayarak üzüntüsünü dile getirmişti.

Dinleyici kitlesi

Müslüm Gürses`in dinleyici kitlesi birçok araştırmaya konu olmuştur. Doktora tezleri dahi yazılmıştır (Mesela 2002/ Bağlam Yayıncılık : Caner Işık / Nuran Erol , ” Arabeskin Anlam Dünyası ve Müslüm Gürses Örneği “).

1999 yılında Müslüm Gürses’ in o dönemde 15 yıl boyunca albümlerini çıkardığı Elenor plak firmasıyla yolları ayrıldı.

Ocak 2006`da Gönül Teknem adlı albümü Seyhan Müzik etiketiyle raflardaki yerini aldı. Gürses’in, 2006’da yazar Murathan Mungan’la ortak projesi “Aşk Tesadüfleri Sever” Pasaj Müzik etiketiyle müzik marketlerdeki yerini aldı. Mungan’ın sözlerini yazdığı, David Bowie’den Garbage’a, Leonard Cohen’den Jane Birkin’e birçok yabancı müzisyenin bestesini yaptığı şarkıları seslendirdi. Sonra 2009 yılında yine aynı firmadan çarpıcı bir albüm “Sandık” ile Müslüm Gürses sahnelere geri döndü.

2010 yılında Kasım ayında yeniden Pasaj Müzik ile “Yalan Dünya” isimli bir albüme imza atmıştır.

4 aydır yoğun bakım ünitesinde kontrol altında tutulan arabesk müziğin ünlü ismi Müslüm Gürses, vefat etti. Vefat haberi ajanslardan önce televizyon kanallarından son dakika haber olarak verildi.

Müslüm Gürses’in durumunun ağırlaşması üzerine 1 Mart 2013 cuma günü vefat haberi yayılmış, bu bilgi doktorlar tarafından yalanlanmıştı.

Doktorları 1 Mart 2013 cuma günü yaptığı açıklamada, “Müslüm Gürses’in durumu ağır, bir iyileşme gözleyemiyoruz. Her an kaybedebiliriz ancak beyin ölümü henüz gerçekleşmedi” demişti.

DOKTORUNDAN İLK AÇIKLAMA

Yoğun bakımda tedavisini yürüten Kardiyolog Deniz Şener, gazetecilere 3 Mart 2013 günü yaptığı açıklamaya “Müslüm Baba’yı malesef kaybettik” diyerek başladı. Şener, Çok uzun ve yorucu bir tedavi süreci geçirdik. Bu sabah da kalbi durdu. yapılan müdahalelere rağmen hayata döndüremedik. Muhterem hanımefendiye burumu aktardıktan sonra da sizlerle paylaştık. Hepimizin başı sağ olsun dedi.

Şener, kalbinin sekiz sularında durduğunu, müdahalelere cevap vermeyen Gürses’in 3 Mart 2013 günü saat 10:30’da vefat ettiğini açıkladı.

Sanatçının manejeri Nevzat Takmaz da 4 Mart günü Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda tören düzenleneceğini, ardından Teşvikiye Camii’nde kılınacak cenaze namazındın sonra sanatçının Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verileceğini söyledi.

Gürses için ilk tören 4 Mart 2013 günü Cemal Reşit Rey konser salonunda yapıldı.

Törenin yapıldığı salona, ayakta durmakta güçlük çektiği için iki kişinin yardımıyla giren Gürses’in eşi Muhterem Nur’un göz yaşlarını tutamadığı görüldü.

Oturduğu yerde mikron verilen Muhterem Nur, sanatçının tüm sevenlerine teşekkür ederek, “Dünyanın en iyi insanını kaybettiğim için çok üzgünüm. Onun gibi bir insan bir daha gelmeyecek” diye konuştu.

“Sesi hep kulağımızda olacak”

Törene katılan Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, Müslüm Gürses’e Allah’tan rahmet, sevenlerine başsağlığı diledi.

Orhan Gencebay, Müslüm Gürses ile çok eski bir dostluklarının olduğunu belirterek, Gürses ile ilgili anılarını paylaştı.

Gürses’in saygılı ve kadirşinas biri olduğunu hatırlatan Gencebay, sanatçının değerlere özen gösterdiğini kaydetti. Hastanenin ve doktorların elinden geleni yaptığını vurgulayan Gencebay, “Allah’ın emri buydu. Allah rahmet etsin, her zaman kalbimizde yaşayacak” diye konuştu.

Selami Şahin, Gürses ile 40 yıla yakın bir dostluklarının bulunduğunu ifade ederek, şunları söyledi.

“Müslüm Gürses’in yeri dolmayacak. Çok hümanist, kimseye karşı kötülük düşüncesi olmayan biriydi. Din, dil ırk ayrımı yapmazdı. Onu anlatmak için kelimeler yetersiz. Yüreğim yanıyor, Erken ayrıldı. Rahmet diliyorum.”

Nuri Sesigüzel, sahnede Gürses için Fatiha okuttu. Nuri Sesigüzel, Gürses’in değerli bir sanatçı olduğunu dile getirerek, “Kimseyi kırmazdı. Ha var ha yok, ama sanatta, sözde, yürekte var” dedi.

Konuşmaların ardından sahneye çıkan sanatçı dostları Gürses’in tabutu başında dua etti. Bu sırada salondaki bazı hayranları da “Müslüm Baba” şeklinde slogan attı.

Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verildi

Gürses’in cenazesi, Teşvikiye Camisi’nde öğle vakti kılınan namazın ardından İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait araçla Zincirlikuyu Mezarlığı’na getirildi. Yaşanan izdihamdan dolayı cenaze, ikindi vakti mezarlığı getirilebildi.

Mezarlık önünde uzun süre bekleyen hayranları cenazenin gelmesiyle tekbir getirdi ve “Müslüm Baba” sloganları attı. Gürses’in cenazesi, omuzlanarak mezara kadar taşındı.

Cenazenin toprağa verilmesi sırasında da izdiham yaşandı. Mezara toprak atmak isteyenler arasında zaman zaman tartışmalar çıktı. Sanatçının cenazesi dualar eşliğinde toprağa verildi.

Müslüm Gürses 38 filmde oynamıştır. Bu filmler şunlardır:
Ağlattı Kader – 1984
Amerikalılar Karadeniz’de 2 – 2007
Anlatamadım – 1983
Balans ve Manevra – 2005
Bağrı Yanık – 1980
Beleşçiler – 1986
Bir Akıllı Bir Deli – 2002
Bir Yıldız Doğuyor – 1984
Çare Sende Allah’ım – 1984
Çığlık – 1986
Dertler İnsanı – 1990
Dünya Boştur – 1990
Esrarlı Gözler – 2008
Garibanlar – 1984
Güldür Yüzümü – 1985
Hasret – 1980
İkizler – 1985
İsyankar – 1979
İtirazım Var – 1980
Kader Rüzgarı – 1986
Kısmetin En Güzeli – 1986
Kul Kuldan Beter – 1985
Kul Sevdasi – 1980
Küskünüm – 1986
Muhabbet Kuşları – 2002
Mutlu Ol Yeter – 1981
Oğlum – 1987
Ömerçip – 2002
Seher Vakti – 1986
Sev Yeter – 1984
Sevmemeli – 1988
Şov Bizinıs – 2011
Talihsizler – 1987
Töre – 1986
Yalnızlık Korkusu – 1988
Yaranamadım- 1985
Yıkıla Yıkıla – 1986
Zeytin Gözlüm – 1980

NO COMMENTS

LEAVE A REPLY

Bir yorum girin
Adınız

Exit mobile version