Parazit, bir canlıya bağımlı olarak yaşayabilen ve üzerinde yaşadığı canlıya zarar verebilen organizmadır. Bu bilgi filmi daha iyi algılamanıza yardımcı olacaktır.
Temeline sınıfsal farklılığı ve sınıf içi çatışmayı alan Parazit filmi içerisinde barındırdığı gizli ve açık mesajlar nedeniyle oldukça dikkatli bir şekilde izlenmesi gereken bir film.
Filmin başlangıç ve bitiş sahnelerinin aynı açı ve oyuncuyla gerçekleşmesi basit bir tesadüften ibaret değildir. Kameranın sokağa bakan camdan hafif bir şekilde Kim ailesinin yaşadığı bodrum kattaki evin içine dönmesi, yönetmenin bizlere ailenin sınıfsal olarak ne kadar altta olduğunu hissettirme isteğindendir.
Kim ailesinin sosyal statüsünü göstermek için birçok metafor kullanılmış. Bunlardan birisi böcek; böceklerle yaşayan Kim ailesi böceklerden kurtulmak için her seferinde sokağın ilaçlanacağı günü beklemektedir. Sokak ilaçlanırken evlerinin camlarını kapatmayan Kim ailesi böcekten farksız bir yaşam sürmektedir.
Günümüz değişen ihtiyaç hiyerarşisini Kim ailesin üzerinde çok iyi bir şekilde anlatan yönetmenimiz teknoloji çağının sorunsallarıyla bizleri yüzleştirmektedir. Öyle ki Kim ailesi karınlarını doyurmakta bile zorlanırken ilk öncelikleri wifi ve telefondur.
Kim ailesinin hayatı oğullarının zengin Park ailesinin kızına özel ders vermesiyle değişir. Saf bir kadın olan bayan Park kendisine söylenen her şeye inanır. Çeşitli yalanlarla Park ailesinin yanında sırayla işe giren Kim ailesinin fertleri bu ani sınıfsal değişime ayak uydurmakta zeka ve kurnazlıkları nedeniyle zorlanmayacaktır.
Kim ailesi her ne kadar sınıfsal olarak aşağıda bulunsa da kendilerini asla küçük göstermiyor ve hiçbir şeyi alttan almamaktadırlar.
Yavaş yavaş statü kazanmaya başlayan Kim ailesi daha önceleri evlerinin önüne gelen ayyaş adama ses çıkaramazken statünün verdiği özgüvenle adama saldırmaya başlar. Burada statünün gücünü görmekteyiz.
“Zenginler ama iyi değiller, zengin oldukları için iyiler.”
Kim ailesi yaşadıkları evde gökyüzüne mahrum yaşamaktaydılar. Öyle ki Parkların evine geldiklerinde evin oğlu rahat koltuklarda uzanmak yerine bahçede çimlerin üzerine uzanıp gökyüzünü izlemeyi tercih eder.
Böcek metaforu filmin ilerleyen sahnelerinde de karşımıza çıkmaktadır. Öyle ki bayan Kim kocasına hamam böceği benzetmesi yapıyor. Ve ev sahipleri beklenmediği bir anda geldiğinde Kim ailesi birer böcek gibi masa altlarına saklanmaktan geri kalmıyor.
Filmi iki bölüme ayırabiliriz. İlk bölüm Kim ailesini tanıma ve Kim ailesinin çeşitli kurnazlıklarla Park ailesinin yanında işe girmesi olarak özetleyebiliriz. İkinci bölümde ise beklenmedik bir olay Kim ailesinin huzurunu bozuyor. Eski hizmetçinin yaklaşık 4 yıl boyunca bodrumda gizlice sakladığı eşinin ortaya çıkması. Aynı sınıfa mensup bireyler arasında çatışmaya yol açar.
“Gönder tuşu füze rampası gibi basacağımızı söyleyip tehdit edersek o insanlar bize hiçbir şey yapamaz.”
Yazının başında filmin göndermelerle dolu olduğunu söylemiştik. Mesaj gönderme butonunun füze rampasına benzetilmesi ile Kuzey Kore ve Amerika Birleşik Devletleri arasında ki füze söylemlerine bir gönderme yapılmaktadır. Aynı sahnenin devamında Kuzey Kore ana haber bültenin taklit edilmesi yönetmen Bong Joon-ho’nun Kuzeyli dostlarına bir göndermesi olarak algılayabiliriz.
Koku filmde sınıfsal farklılığın simgesi olarak kullanılmış. Park ailesinin erkek çocukları; terapisti, evin hizmetlisinin ve şoförün aynı kokuyu taşıdıklarını söylemesi kokunun bir farkındalık sağladığını hissettiriyor. Bay Park’ın şoförünün kokusundan rahatsız olması ve bunu eşiyle paylaşırken Şoförün kokusunun metro da ki insanların kokusuna benzetmesi kokunun sınıfsal bir ayırım olarak görüldüğünü açıkça gözler önüne seriyor. Öyle ki Bay Park ölen adamın altından arabanın anahtarını alırken bile kokudan rahatsız olup burnunu kapatıyor.
Kim ailesinin anne ve babası çocukları kadar üst sınıfa uyum sağlamış değiller. Bay Kim’in sürekli kokusu yüzünden hor görülmesi canını sıkmaya başlar. Bu sınıflar arası bir nefrete dönüşür.
Doğal afetler bile zengin ile fakir arasında anlam farkları içermektedir. Yağmurlu havada Park ailesi kendilerini dış dünyadan izole ettikleri evlerinde yağmurun keyfini çıkarırken. Kim ailesinin bodrum kattaki evi lağım sularının işgaline uğramıştır. Kim ailesi o geceyi afet zedeler için açılan spor salonunda geçirir. Ertesi gün spor salonunda sel baskınından zarar görmüş insanlara yapılan yardımları görürken aynı sahnenin devamında da Park ailesinin oğulları için verecekleri doğum günü partisi için yaptıkları şatafatlı hazırlıkları görüyoruz. Aynı bölge de yaşayan birbirinden farklı yaşamları kadrajına alan yönetmenimiz bizleri çağımızın hastalıklarından birisi olan dış dünyadan izole yaşamı, gözler önüne seriyor.
Filmin hikayesine ve akışana fazla değinmeden filmin içerdiği mesajları irdelemeye devam edeceğim.
Olaylar Park ailesinin yaşam alanında gerçekleşmesine rağmen tamamen Kim ailesinin kontrolü altındadır. Zenginlerin yaşam alanları alt sınıftan gelen profesyonel insanlar tarafından kontrol edilmektedir.
Gurur alt sınıfta yer alan insanlar için oldukça önemli. Sürekli kokusuyla hor görülen Bay Kim içten içe Park ailesine nefret duymaya başlar.
“Bir plan yaparsan hayat o planı hep bozar”
Kim ailesinin yapmış olduğu kurnazca planlama ile Park ailesinin yanında çalışan kendi sınıfındaki insanları işten kovdurmaları ve kendilerinin o boşalan kadrolara yerleşmesi bir zamana kadar rayında gider. Daha sonra hayatın onlar için planladıklarını yaşarlar.
Film günümüz ekonomik sorunlarına da değinmektedir. Yükselen enflasyon ve güvenlik görevlisi olmak için açılan iş başvurusuna 500 üniversite öğrencisinin başvurması Kore ve birçok ülkenin ortak sorunu.
Film hakkında son olarak genel bir değerlendirmede bulunulacak olursak filmin senaryosu ve görüntü tekniği üst seviye. Olayların işlenişi, oyuncuların yetenekleriyle birleşince ortaya bir Güney Kore başyapıtı çıkmış. İzlerken ve izledikten sonra izleyiciyi düşündüren bir film özelliği taşıyan Parazit adından daha sıkça bahsettirecek gibi duruyor.
Günümüz sınıfsal farklılığına farklı bir bakış açısıyla yaklaşan yönetmen Bong Joon-ho’nun Cannes Film Festivalinde aldığı Altın Palmiye ödülünü fazlasıyla hak ettiğini söylersek abartmış olmayız.