Rasim Özdenören – Gül Yetiştiren Adam

Yazar, 1940 yılında Maraş’ta doğmuştur. Eğitimini Güney ve Doğu şehirlerinde tamamlamıştır. İ.Ü. hukuk fakültesini ve İ.Ü. gazetecilik enstitüsünü bitirmiştir ve ardından araştırma amacıyla ABD’nin çeşitli eyaletlerinde bulunmuştur. Devlet işlerinde görev yapmış daha sonra istifa etmiştir. “Çok Sesli Bir Ölüm” ve “Çözümlü” adlı hikâyeleri; ki, ayrıca bunlardan ilki TV filmi yapılmış ve Uluslararası Prag TV filmleri yarışmasında jüri özel ödülünü almıştır.

Rasim Özdenören’in hayatı böyleyken gel gelelim kitabın ana konusuna.

Kitap  1960 yıllarında basılmış ve Rasim Özdenören’in tek romanıdır. Yazarımız daha önce deneme-makale türündeki başarısını gösterirken ilk ve tek olan bu romanında da ne kadar başarılı olunabileceğini gösteriyor.

Kitap, Doğu-Batı sendeleyişi ve serzenişi üzerine toplanmış iki ana konudan oluşmaktadır.

Her yaş grubuna hitap eden sade, akıcı bir dile ve üsluba sahiptir. Kitap iki ana konudan oluşmuş ve bölümlere ayrılmadan yazılmıştır. Bu durum da geçişlerde sıkıntı teşkil etmektedir. Bu sorun haricinde kitabın noksan-i bir eksikliğinin olduğunu zannetmiyorum.

Birinci konusu kitabın başlığından gelip; yaşlı, gül yetiştiren ve milli mücadele savaşına katılmış, hayatı ve yaşamı protesto eden, evinden çıkmayan bir adamı anlatmaktadır.

Yaşlı amca yaşamış olduğu her şeyi anlamsız bulup kendini evine ve bahçesine adıyor.

Bu adamın durumu yobazlıktan  gelen ve insanların sürekli eksi yönünde bir değişimde olmalarından dolayıdır.

Yaşlı adam kendini hayattan tam soyutlamışken küçük yaştaki torunu Ahmet’in ısrarı üzerine tekrar dışarı çıkıp camiye gitme kararı alıyor.

Bu arada yolda giderken gördüğü değişim pek de hoşuna gitmemiştir. Özellikle de caminin içerisinde olan olaydan pek memnun kalmamıştır.

Buradaki olaylar kitabın en özel yerlerindendir.

Kitabın birinci konusu böyleyken, ikinci konusunda Sitare adlı bir baş kahramandan söz etmektedir.

Sitare’yi okurken aklınıza gelecek ilk şey; günümüz insanlarının kopyası olduğudur.

Sitare, zengin koca bulup rahata ereceğini düşüncesindedir fakat hasta ve yaşlı bir adamla evlenir. Ayrıca kocasını da sürekli aldatmaktadır. Mutluluğu ve hakikati parayla bulacağını zanneden Sitare çapkın, alkolik ve kumar bağımlısı bir kadındır.

Ve bunların yanında her şeyi kafasına göre yorumlayan her şeyi bildiğini zanneden bir cahildir.

Sitare’de beni en çok etkileyen şey ise; konuşma esnasında Türkçe kelimelerin arasına yabancı kelimeler koyması veya Türkçe bir kelimeyi direkt yabancı dilde söylemesidir. Bu durum, günümüzü çokça yansıtan ve gerçeği ortaya seren cehl bilir tavırdır. En üzücü taraf ise bununla havalı olduğunu zannetmesidir.

Sitare’nin sürekli olarak, omuzlarına ağırlık veren bir mental rahatsızlığı vardır ve bundan nasıl kurtulacağını da bir türlü gözüne kestirememektedir, bilemiyordur da. Bu bölüm, yine günümüzü yansıtan bir olaydır. Omuzlarına ağırlık veren bu duygudan mesuliyet almadan değişim göstermek zorunda kalmadan yapmıştır…

Bütün bu evreye kadar sergilemiş olduğu hâl ve hareketler sonunu kaçınılmaz kıldı.

Faniye odaklı kalmış olması onu çok derinden etkiledi ve bir türlü hayata tutunma,devam etme olaylarına girişemedi. Bu hem Batı’nın vermiş olduğu bir lakayitlik, laubalilik hem de Doğu’nun vermiş olduğu gururunun arasında kalmışlığın bir sendeleyişti.

Sitare’nin sonu kitabın son sayfalarında.

Dediğim gibi kitap tek bir konu üzerinde toplanmış olsaydı veyahut iki ana konu hızlı geçişlerle bağdaştırmaya çalışılmasaymış çok daha güzel olabilirdi.

Yine de, Rasim Özdenören’in okunması gereken romanıdır Gül Yetiştiren Adam…

NO COMMENTS

LEAVE A REPLY

Bir yorum girin
Adınız

Exit mobile version