Yazarsın birkaç satır amansızca,
Birkaç kelime vurur kıyıya, çırpınır durur…
Ağızdan çıkan sözler dolanır durur
Keyiflice yudumlayamaz suyunu
Boğazına gelir kekremsi tat
Boş boş bakar pencereden dışarı
Etrafa yayılan loş ışıklı sokak lambasını süzer, sisli gözleriyle
Düşünür düşünür, dalar gider uzaklara
En çok da geçmişe
Geleceğe ise en vehimlice…
Dışarının soğuğu vurur içine,
Isıtmak için kaç yakacak lazımdır kim bilir
Kaç yaz, kaç bahar…
Üşütmek için ise kaç kış, kaç zemheri…
Söyleyemedikleri vardı
Yazamadıkları…
Sanki içinin alfabesi daha keşfedilememiş,
Kalbinin dili çözülememişti
Yeni kıtalar türüyor, yeni şehirler kuruluyor
Yeni dağlar, yeni vadiler oluşuyordu
Depremler meydana geliyor
Gönül âfete dönüşüyor
Kurulan şehirler yıkılıyordu
Birer birer enkaza dönüyordu beden…
Sağlam temel bulmak zorlaşıyordu
Yazanın da yazmayanın da
söyleyemedikleri vardı
Yazamadıkları…
Bir de anlatamadıkları…
Gözlerin dolmasına, taşmasına,
büyük vadilerin sel altında kalmasına da
sebep olan şiirler vardı…
“Fâniyiz bu âlemde dost!
Nereye varsak, varamadığımız yerdeyiz…”
nereye varsak varamadığımız yerdeyiz… çok güzel..teşekkürler.
Keyifli okumalar canımm ?