Dilim lâl olmuş
Sevdana ey yâr,
Bak hatırladım yine seni, kalemim elimde,
Yazıyorum, satırlarca yaza yaza bitiremediğim seni!
Bekledim cam kenarında aylarca, yıllarca,
Elimde çay; sıcacık dumanından cam kenarı buğulanmış silip silip seni yazıyorum.
Belki bir gün yolun düşer de görürsün diye
Eğer ki bir gün geç kalırsan fısılda kulağıma…
“Ey yâr ben geldim…”
Ya unutursam?
Hatırlamazsam?
O zaman da yüreğime seslen.
“Ey yağmur yüreklim” diye…
Sevdana gönül verdim,
Bir nefes içeride, bir nefes dışarıdayım…
Sevdanda lâl oldum…
Seni sen olduğun için sevecek bir kalp.
Kabul etmek zor olsa gerek!
Son vuslatayım nefesimi tutup kalakaldım
Lâl oldum sevdana,
Sükûtumu hoş gör.
Sessizlerdeyim gökyüzünü dinliyorum…
Seni hatırlatır kuşlar, senin gibi özgür,
Gökyüzünde kırk takla atıp sanki özgürlüğe uçuyorlar tıpkı sen gibi…
Ezberimde kalan düşler, yalın ayak koşulan aşk gibi…
“Sevdana lâl olmak…”
“Sevdanda lâl olmak…”
İçimde doyasıya anlatamadığım, yarım kalan cümlelerimle yıllar geçti gitti de sensiz,
Ben hâlâ senden geçemedim…