3 Aralık Dünya Engelliler Günü 1992 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından uluslararası bir gün olarak ilan edilmiştir.
Doğuştan veya sonradan oluşan bir kaza, uzun süreli bir hastalık sonucu vücudumuzdaki organlarımız işlevlerini yerine getiremediği için bedensel, zihinsel, ve duygusal yeteneklerimizi kaybederiz. Bu duruma engellilik diyoruz. Dünya nüfusunun yaklaşık %15’i engelli bireylerden oluşmaktadır. Türkiye nüfusunun ise yaklaşık %6.6’sı…
Hepimiz birer engelli adayıyız. Bir dakika sonrasında bir kaza geçirip veya bir hastalığa yakalanıp bir engelli olmayacağımızı kim söyleyebilir ki?
Hepimizin aklına engelli denildiğinde fiziksel engelli olan kişiler geliyor genellikle ama bunun yanında zihinsel engelli, konuşma engelli, görme engelli, işitme engelli kişiler de var. Elbette ki bizlere göre çok hassas bir yapıya sahiptirler. Onlara yardıma ihtiyaç duydukları anda tabii ki yardım etmeliyiz ama yardım ederken de dikkat etmemiz gereken pek çok şey var.
Görme engelli kişiye yardım edecekseniz eğer ondan izin almadan koluna girmeyin. Öncelikle ona yardıma ihtiyacı olup olmadığını sorun. Yollarda onlar için ayrılmış sarı şeritli yerleri lütfen işgal etmeyin.
İşitme engelli biri ile konuşurken sakız çiğnemeyin, ağzınızı kapatmayın. İşitme engelli kişi ile konuşurken bağırarak konuşmanıza gerek yoktur. İşitme cihazı kullanıyorsa eğer zaten normal konuştuğunuzda da sizi duyacaktır. Konuşma engelli bir kişinin konuşmasına asla gülmeyin.
Tekerlekli sandalye kullanan bir kişiye izinsiz yardım etmeyin. Çünkü edilen bu izinsiz yardım onun sandalyeden düşmesine neden olabilir. Eğer koltuk değneği kullanıyorsa kollarından tutmayın. Kollarından tuttuğunuz anda dengesini kaybedip düşebilir.
Birçok önemli kişinin engelli olmasına rağmen çok güzel işler çıkardığını ve çok güzel işlere imza attığını biliyoruz. Bunlardan birisi Aşık Veysel’dir. Aşık Veysel çiçek hastalığından dolayı iki gözünü de kaybetmiştir. Onun bu haline üzülen babası da ona bir saz hediye eder. Daha sonrasında saz dersi almaya başlar ve o kendini geliştirerek aşık geleneğinin son büyük temsilcisi olur.
Bu güzel örnek bizlere bazı şeyleri ne kadar da net ifade ediyor değil mi? Engelli insanların, himayeye muhtaç ve acınacak kişiler olmadığını bilmeliyiz. İsterlerse neler başarabileceklerini tahmin bile edemeyiz. Bu yüzden onlara yardımcı olurken kırmamaya, onların da birer birey olduğunu unutmamaya özen göstermeliyiz. Bu dünya hepimizin ve bu dünya sevgi var oldukça yaşanılabilir bir yer olacaktır.
Sevgi varsa engel yoktur. En büyük engel sevgisizliktir.