Burkina Faso’da bir okulda yanında birisiyle konuşan Haşim Akın sonradan fark ettiğinde çocuklar, çaktırmadan benim koluma dokunuyorlardı, Beyaz adamın koluna dokunuyorlar. Gerçekten müthiş bir şey olmalı.. Hem de kızmadı.. Neden yapıyorsan bile demedi. İşte okuduğum bu yazıyla kalbim dayanmaz oldu. Çünkü çocuklar “Beyaz” insanları gördüklerinde ise öncelikle tereddütle bakarken, sonrasında azıcık bir ilgiyle yüzlerinden gülücükleri eksik etmiyor.
Neden bir beyaza dokunmak farklı bir duygu, korku olur ki hepimiz insan değil miyiz? İnsanlığımızdan öte onlar daha çocuk din, dil, “ırk” ayrımı yapmak ne kadar doğru ki? Üstelik çocuk olduğunu , beyazların onlara üstün bir dünyada olduğunu düşünen çocuklar varken ben nasıl nefes alıyorum!
Ahh.. Bizler nasıl büyüyoruz bir beyaza dokunmamak bir çocuk için ne olabilir ki ne fark eder siyaha beyaza dokunmak. Bir çocuk ne yapmış olabilir doğduğu ve seçmediği hayatta özgürlüğü kısıtlanır. Bu çok acımasızca.. Düşüncesizce
7-8 yaşlarına gelen bi çocuk eğitimi için başka bir şehir, bazen de başka bir ülkeye gönderilir. 7-8 yaşlarındaki çocuk tek başına yaşam mücadelesi… Bu nasıl olur ki bizler üniversitesi ‘ye gittiğimizde ailelerimiz günlerce uykusuz kalır. Bu arada sadece eğitim içinde gitmezler çocuklar ayrıca hayatın zorluklarına tahammülü öğrensin ve daha dirençli olması içinde yapılır.
Mutlu olmak sadece Afrika’da yaşayan çocuklara değil, mutlu olmak dünya’da yaşayan bütün çocuklara yakışıyor siyah ya da beyaz fark etmez, adı “ Çocuk” .. Erkek çocukları ya telden ya da odun parçalarından yaptıkları arabalar ya da eski motosiklet tekerlekleriyle çocukluklarını yaşamaya çalışıyorlar, kız çocukları ise oyun konusunda erkekler kadar şanslı olmuyor. Genellikle sırtlarından küçük kardeşlerinden birisini düşürmeyen kızlar bir yandan da ev işlerinde annelerine yardımcı olmak için çaba gösteriyor.
Günlük en az yarım saat yürüyorlar karınca gibi her gün yürümek gibi bir şey. Afrika’da 2 yaşını geçen çocuklar onlarca (anne ve babaları) çocuk değil çocuklar anne ve babasıyla birlikte köylerinden 7-8 km uzaklıkta göllerden kuyulardan (buldukları su olsun sadece onlar için) kirli su onlar için su ve onlarda bilir ki içtikleri şu kirli su annesini babasını ya da daha az önce oyun oynadıktan sonra ayrıldığı arkadaşını kaybedeceğini ne yazık ki artık alışılmış… Kendi boylarından büyük kovalardan su taşıyorlar yalnız bir gün değil her gün taşıyorlar üstüne verilen su kovalarını. Su ile ilgili bir hadis-i şerif ise şöyledir;
” Üç kimse vardır ki Allah kıyamet günü kendilerine bakmaz, onları temize çıkarmaz, onlar için acıtıcı bir azap vardır: Yol üzerinde kendisinin ihtiyaç dışı su fazlalığı olup da bunu yokluğa kullandırmayan kimse.. Allah “ Tıpkı senin ellerinin üretmediği su fazlalığını kullandırmayıp engellediğin gibi bugün de ben seni lütuf ve ihsanımdan engelliyorum.
İşte bu yüzden istiyorum ki bir çocuk! Bir “Çocuk” Kirli su dolayısıyla anne ve babasını sevdiklerini kaybetmesin hepimize yetecek kadar su varken çocuklar üzülmesin.
Yazdıklarımı yaşananlara sığdırdım aslında ben yaşananları yazmak değil çocukların gülümseten her şeyi yazmak istiyorum.
“Her çocuk her şeydir,Her şey BİZİZ…!”