Tahassür

Adam uzandığı yatağından doğruldu, hava biraz soğuk bir haylide mutsuzdu.

Şehrin ortasındaki derme çatma, müstakil, üç gözlü evin sobasını biraz harladıktan sonra birkaç bardak çay alabilecek büyüklükteki kulpu hafif yamulmuş çaydanlığı sobanın üzerine koydu ve tekrar uzandı. Sonra gözlerini tavana dikti ve yavaşça kapadı.

Saat 19.04

Adam gözlerini tekrar yavaşça araladı ve çaydanlıktan çıkan sese doğru kafasını çevirdiğinde çayın olduğunu fark etti, otuz belki de kırk dakika dalmıştı. Yerinden kalktı tekrardan sobanın üzerinde fokurdayan çaydanlıktan çayını aldı ve kendi yaptığı tahta masaya doğru ilerleyip oturdu. Çayını yudumlarken dışarıya gözü takılmıştı, mevsim sonbahardı, dışarda yağmur yağıyordu. Gözü bir anda yağmurdan kaçan insanlara takıldı. Kendi kendine söylenmeye başladı.

“Neden kaçıyorlar ki birkaç damla yağmurun onların ıslatmasından mı?” dedi.

Yağmurda yürümeyi ıslanmayı seviyordu.

Sonra, masanın üzerindeki paketinden bir sigara çıkarıp yaktı ve çayını tazeledi.

Gözü kalemini ve defterini arıyordu, onları bulduktan sonra karaladığı sayfaları çevirmeye başladı ve durdu. Şiirine vereceği adı düşünmeye başladı bir şeyler yazdı. Bir alt satıra geçti ve davam etti.

“Yazacağım her satırda seni arıyorum ve adını anıyorum.
Güneşi adına yıldızları saçlarına adıyorum.
Kadehimi havaya kaldırdım özlemini içiyorum.
Özümden kopmadım şiir okumayı bilmeyenlere ayak uydurmadım.
Kitaplara bina diktiler,
Her sayfasını betondan daire sandılar.
Aşkı haykırdığım sayfaları uçak yaptılar.
Kalemleri kırdılar.
Sevmeyi vakitle karıştırdılar.
Uymadım bu çağı umarsız yaşayanlara.
Her çalan sazda seni türkü sandım.
Her kitapta altını çizdim.
Her boş kağıda seni yazdım,
Aşka gelirsek eğer sen benim kanıma karıştın.
Kimi zaman şeker almış çocuk kadar mutlu,
Kimi zaman şekerini düşürmüş çocuk kadar hüzünlü,
Kimi zaman şiirler yazacak kadar Özdemir,
Kimi zaman romanlar yazacak kadar Oğuz oldum.
Kimi zamanda bunları derste anlatan ‘Edebiyatçı.’
Kimi zaman sana türküler söyleyen aşık,
Kimi zaman seni aramak için yollara düşen abdal ozan oldum.
Kimisine göre boşa geçen koca bir zaman,
Bana göre Mecnun.
Kimisine göre kızgın çöldeki kaktüs,
Bana göre çölün ortasındaki serap.
Kimisine göre aklı gidik, yolu kayıp, solu dağınık,
Ben sana bağrı yanık aşık.
Kimisine göre yağmura kapılmak,
Bana göre o yağmurun seline kapılmak.
Hasat vakti,
Adın için ektiğim harfleri, şiir olarak biçiyorum.
Bir bardağın içine düşmüşüm ama sana susuyorum…”

Yazdı ve kalemini yavaşça bıraktı adam, sobaya birkaç odun daha atıp yatağına uzandı tekrar.

Saat 20.00

NO COMMENTS

LEAVE A REPLY

Bir yorum girin
Adınız

Exit mobile version