Yürekli Bir Delikanlı: Gerizler Başı

Yazıyı okurken size eşlik etmesi için başa tutturdum bu sefer 🙂

Herkese merhaba birkaç haftalık bir aradan sonra yine bir müzik önerisinde beraberiz. Haliniz keyfiniz yerindedir inşallah. Bugün yine bir türkü önerisiyle sizlerleyim. Bir delikanlının hikayesi, Gerizler Başı… Türkünün pek çok versiyonuyla karşılaştım, Musa Eroğlu ve Tolga Çandar’dan zaten dinlemişsinizdir diye düşünerek benim çok çok sevdiğim, dinlendirici temiz sesiyle yürekleri ısıtan Ertuğrul Oytun‘un yorumunu sizlerle paylaşmak istedim.

Türküleri benim için en eşsiz yapan özellikleri birbirlerinden kıymetli, birbirlerinden hüzünlü, birbirlerinden güzel hikayeleri, yaşanmışlıkları… Gerizler Başı‘nın da hikayesi beni hem düşündürdü hem hüzünlendirdi. Gelin beraber bakalım bizim delikanlıya da sizler ne düşüneceksiniz görelim.

Hikayesi demişken, bu türküye dair birbirinden farklı rivayetler okudum, en sevdiğim doğruluğuna inandığımı da tuttum koydum cebime. Rivayet edenler bu kızana, ‘gerizlerden atlayamamış, cephaneyi toplayamamış böyle kızan böyle efe mi olurmuş’ der dalga geçerler amma sevda düşünce yüreğe, bir çift göze vurulunca değil gerizlerden atlamak, sevdanın ateşiyle yataktan çıkamaz olur insan…

Köyün birinde eli iş tutmaz, temiz, saf bir delikanlı varmış, babası da ne yapsın ne etsin çareyi oğlunu bir efenin yanına götürmekte aramış. Efelerin yanında, dağ bayırda onlara yardımcılık eden çırakları, kızanları olurmuş; efe de almış bizim delikanlıyı yanına. Gel zaman git zaman delikanlı efesinin işlerini görürken her seferinde de bir sakarlık eder, bir hata yaparmış. Efesi ve yanındaki adamları da bizim delikanlıyla dalga geçermiş.

Derken günün birinde efe git filanca yerdeki cephaneliği topla gel demiş kızana. Delikanlı gitmiş efesinin dediği yerden cephaneliği toplamış, dağ bayır aşıp geri dönmüş, bir bayırın başına gelmiş ki bir çift çakır göze gözlerine değince eli ayağı boşalmış, cephaneleri düşürmüş, bayırdan aşağı yuvarlanmış…

Gerizler başından hoplayamadım aman aman
Döküldü cephanelerim toplayamadım
Düşman galip geldi haklayamadım aman aman

Dönmüş efesinin yanına dönmeye ama bizim efe delikanlının elini kolunu boş görünce yapıştırmış tokadı. Cephanelerimiz nerede, naptın diyor ama sinirli, öfkeli efe delikanlıyı gönderiyor köye gerisin geri. Bizim delikanlı aman efem yapma bir kız uğruna gönderme diyecek, kız uğruna mı cephanelerimizi kaybettik diye daha da kızacak efesi. Aman efem yapma bir hiç uğruna gönderme diyecek sevdasına nasıl hiç uğruna desin… Susuyor, dönüyor köyüne.

Amanında aman efeler öldürmen beni
Güzelde Cemile’nin yoluna soldurman beni

Dönüyor köye dönmesine ama adı çıkmış, başı önüne eğilmiş bir kere. Dostları yüzüne bakmaz olmuş. Eskiden gittiği kahveye gidecek oraya da gidemiyor. Kahvede onu yargılamak, alay etmek için kurulmuş masalar; adeta bir mahkeme. Bizim yürekli delikanlı daha fazla dayanamıyor, dayıyor babasının beylik tabancasını göğsüne ve hayata gözlerini yumuyor.

Mahkemenin önünden eğildim geçtim
Sol yanımdan gurşun yedim bayıldım düştüm
Ahbap düşman oldu ben buna şaştım

Rivayet edenler bu duruma şaşarlar… Efe desen efe değil, yiğitlik yapmış desen yiğitlik yapmış değil üstelik bir cephaneliği toplayamamış, ne yaptıysa eline yüzüne bulaştırmış bu delikanlıya neden türkü yazılmıştır diye… Fakat şaşılacak bir ahval yoktur. Aşk o ki, delikanlı insanların müstehzi nazarına maruz kalsa da onu alır, seneler çağlar ötesine ulaştırır… Tekrar görüşmek üzere, Allah’a emanet.

Seyretmekten çok keyif aldığım bir Cumaovası Yörük Ali Zeybeği bırakmak isterim.. Keyifli seyirler. 🙂


NO COMMENTS

LEAVE A REPLY

Bir yorum girin
Adınız

Exit mobile version